Ana içeriğe atla

muharrem ince

arınç için meclisteki en iyi hatip diye yazdım, ama chp’nin yalova milletvekili muharrem ince’yi es geçmemek lazım.
facebooka mecliste bütçe görüşmeleri sırasında yaptığı konuşma bomba gibi düştü. chp’nin bütün samimiyeti bu adamda toplanmış dedirtiyor. memleketten insan manzaralarını, yürek paralayıcı, samimi, nüktedan ve isyankar bir dille anlatıyor. Kürtlerle ilgili ise hayal kırıklığı yaratıyor. Bu yanı çok ama çok üzücü.
Tayyip geçen buna “muharrem ne yapacağız seninle, çok sert muhalefet yapıyosun” demiş…
Osman Bölükbaşı potansiyeli taşıyor.
İlginç bir kişilik olduğu, ekşi sözlüğe düşen cv’sinden belli.
bu adamı yazın bi kenara.

"muharrem ince, 1964 yılında yalova’nın elmalık köyü’nde bir çiftçi çocuğu olarak dünyaya geldi. doğum tarihi kesin olmamakla beraber kirazların kızarmak üzere olduğu mevsimde dünyaya geldiği bilinmektedir.

çocukluğu çobanlık yaparak geçti. inek otlatırken yaşar kemal’i, cengiz aytmatov’u, orhan kemal’i, fakir baykurt’u, jack london’u, nazım hikmet’i teyzesi nazire düzyürek ve ömer tunç sayesinde okudu.

babasının traktörü çok sık arızalandığı için yalova endüstri meslek lisesi torna-tesviye bölümüne girdi ve oradan mezun oldu. o yıllardaki en büyük hayali diğer iki erkek kardeşiyle birlikte tornacı dükkanı açmaktı.

liseyi bitirene kadar dedesiyle aynı odada yattı. mübadele öykülerini sabahlara kadar dinledi. bir arkadaşının teşvikiyle üniversite sınavlarına girdi. uludağ üniversitesi necatibey eğitim fakültesi fizik öğretmenliği bölümü’nü kazandı ve oradan mezun oldu.

çeşitli liselerde ve dershanelerde fizik öğretmenliği ve müdürlük yaptı. chp’nin ilçe ve il yönetim kurullarında yıllarda görev aldı. chp il başkanlığı, add il başkanlığı, yalovaspor basın sözcülüğü görevlerinde bulundu.

2002 seçimlerinde chp’den yalova milletvekili seçildi. evli, bir oğlu ve tatanka adlı bir şiir kitabı var.”

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Berlin'de Yeni ve Eski Dalga

Berlin’de bir hayalet dolaşıyor: Türkiyeli yeni diaspora. Sevdikleri biçimde söylersek New Wave-Yeni Dalga’cılar. Bir de eskisi var elbette. Daha doğrusu, New Wave kendine yeni derken, kendinden öncekilere de eski demiş oluyor. Yeni diaspora Almanya’ya "ben senin bildiğin Türklerden değilim” diyor. Yeni Dalga eğitimli, genç ve hırslı. Eski Dalga da gençti, ancak Türkiye’nin köylerinden gelen genç köylülerdi. Bir zamandan başka bir zamana geldiler. Kimse umursamadı ama zamanı sırtlarında taşıdılar. Eski Dalganın sırtında kocaman bir kambur var, dışarıdan bakan sadece kamburu görüyor. İçerden görünen ise, Sivas, Çorum ve Varto. Yeni Dalga, aksine, zaman değil, mekan değiştirdi. Türkiye’nin millenial kuşağı Berlin’de aynı zamanı yaşadıklarını düşündükleri çocuklarla komşu oldular. Biraz daha geriye gidersek Yeni Dalga Erdoğan’ın Türkiye’sini önce beğenmedi, sonra şöyle bir silkeledi (Gezi’de), sonra da siyasetin doğuda pek kibar bir şekilde yapılmadığını farkederek, Türk

Eagleton: Marx neden hakliydi?

Prens Charles “O korkunc Terry Eagleton mi?” diye sormustu. Korkunc Terry’den olumlu anlamda “korkunc” bir marksizm savunusu. Keyifli bir pazar aksami okumasi. Marks hakli miydi, sorusuna bence en iyi cevabi bir edebiyat profesoru verebilirdi zaten. Sarki dinler gibi okuyun… 

Ahmet Kaya: Vallahi biz dostu özledik!

Malumunuz, ya da değil tam bilemiyorum, ama Ahmet bilmem kaç sene evvel bugün gitti. Umarım gittiği yerde yüce gök elinden kırık sazını almayacak, Bahtiyar’la oturup rakı içip türkü söyleyecek, Nazlıcan ve Bedirhanla geçmiş günlerden, eski sevdalardan, eski kavgalardan söz edecekler ve bir zamanlar birer keklik olup üzerinden süzüldükleri dağları yukardan izleyecekler. Kuşku yok ki, Ahmet’in ruhu bu cehennemde olduğundan daha huzurlu olacak, sigarayı beş pakete çıkaracak ama içindeki çocuk artık eskisi gibi tedirgin olmayacak. Peki Ahmet Kaya kimdi? Numaralandırmaya olan naif merakımı mazur görürseniz, sanırım şunlardan her biri, ya da hepsiydi: Tartışmasız ‘78 devrimcisi abilerine aşık bi adamdı. O ilk başta gördüğünde yadırgadığı İspanyol paçalı, kendine ‘arkadaş’ diyen adamlar kalbinden hiç silinmedi, ve hatta denebilir ki, aşkın ve sokakların o coşkulu çocukları aklını yarım, kalbini ezik bırakıp bağzı atlara binip öylece gidiverdiler ve geride delirmemek için kendini paralamak