Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

ne okudum?

bi suredir taze taze listesini bosladim. alin size bir iki not: - can kozanoglu- Acemi Egitimi: Yaratici otobiyografi yazimi bakimindan ornek teskil edecek nitelikte. “Her otobiyografi gecmisin biraz yeniden yazilmasidir” fikri en abartili haliyle burada icra edilmis. Okuyun, gulun, neselenin. Ama inanmayin. - oguzhan muftuoglu soylesisi -Bitmeyen Yolculuk: 70’leri ve biraz da 80’leri anlamak isteyenler icin bi must. Biliriz ki, solcular yazmayi sevmezler. Bu soylesi tadinda bi tarih kitabi olmus… Korkmayin duygusal degil, aglamayacaksiniz. Kapagini bir bira ile beraber acin. - emine usakligil - Benim Cumhuriyetim: Kitap olarak kotu, daginik vs.. Otobiyografi yazmanin uzerinde gezindigi bicak sirti cizgide durmuyo, bi o yana bi bu yana dusuyo. Aristokratik duyarliliklar biraz can sikici. Yani aile ici meselelere bazen fazla giriliyo, bana ne kardesim, denilebilir. ayrica benim nacizane arsiv yardimlarim degerlendirilmemis: Kirildim mi? Kesinlikle hayir. Cumhuriyet bir sosyal vakiadir,

eagleton

" Gittigim ilkokuldaki cocuklar bazen o kadar ac olurlardi ki, ogle yemekleri icin topraktan kazarak pancar cikartir, sonra da bunlari okuldaki siralarinin uzerine kusarlardi. Iclerinden bircogu evlerinde alkolizm ve fiziksel vahsetle tanismis olurdu ve karanlik, korkunc cinsel bilgilere sahip olurlardi. Ben bu kabadayilarin arasinda, celimsiz ve yuzu sinirden mosmor kesilmis bir Oliver Twist gibiydim."

meyve tabagi

rafta bi elma gordum ve hemen yedim. ve sonunda anladim. cocukken salonda masanin ya da sehpanin uzerinde duran ici dolu meyve tabaginin zenginlikle iliskili oldugunu dusunmustum. zaten cocukluk tespit ya da gozlem yaptigimiz ama anlamaktan uzak oldugumuz ve bir de elma yemegi hic unutmadigimiz, bir donemdir. masanin uzerindeki meyve tabaginin aslinda meyve yemegi unutmama isteginden dogdugunu bu aksam anladim. gozumuzun onunde dursun ki sik sik yiyelim, neselenelim… iste benim cocuk oldugum yillar, sadece zenginlerin meyve yemeyi unuttugu yillardi. sonra ne mi oldu? postmodernizmle birlikte gozumuz meyveye doydu…

alyosa'nin siiri

gecenin bi vakti. alyosa masanin basinda oturmakta. onunde dagilmis vaziyette kitaplar, defterler. nurdan gurbilek var, eagleton var, tarik ali var, su va bu var. yaninda kulluk. ciddi bi surat ifadesi, elindeki not defterine bi seyler karaliyo. hayrola gene siir mi yaziyosun diyorum. (saka saka “gene” demedim:) hani surattaki ifadeye bakarsan minimum siir yaziyo, degilse yeni bi romanin baslangici. sonra her nasilsa odtu’lu alyosa’nin not defterini okuma gafletinde bulunuyo: "3/8 civata pires eleklerine civata okey takimi sucuk cay salca pul biber peynir deterjan kece iskambil karti” Iste bu alyosa’nin siirinin nasil meydana ciktigidir…

ygs ne?

dun muydu? evet dundu. haberturk’te fatil altayli yarim saat filan ygs’deki sifre olaylarini tartistiktan sonra “ygs ne?” dedi de biraz neselendik! hay sen cok yasa e mi? sahi ygs ne, bi kimiz, ne oluyor? bilen varsa, bana ozet gecsin!

felaket bakan Yildiz

enerji bakaninin nukleer aciklamalari neyi gosteriyor? az-bilgili olmanin zararlarini ve az-bilgili bi adamin bakan olmasinin absurdlugunu… kardesim, birincisi, sigara ictiginde kendine zarar veriyosun, nukleerde muhtemelen baskalari zarar gorecek. ikincisi, ben sana ortalamanin ne anlama geldigini anlayamamissin demedim, buyukluk kavramini anlayamamissin dedim: yanisi su ki, 30 senede bir nukleer kaza oldugu icin neticede ortalama insan omrunu az azaltiyor olabilir, ama bi anda on binlerce insanin anasini aglatiyosun… ustelik muhtemelen baktigin arastirma nukleer kazalrin uzun donemli etkilerine de bakmiyo. muhendislere siyaset yasaklansin kardesim! gitsinler toplama cikarma yapsinlar…

olabilirim

baharin gelisi konusunda acele etmis olabilirim, taraf’in akibeti konusunda erken konusmus olabilirim, zaten ben hep tezcanli bi insan olmus olabilirim, bu blogun bi ise yaradigi konusunda iyimser olabilirim… bos bos blogluyorum o halde olabilirim…