Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Nisan, 2009 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

patates ya da kartol: "Demoralizing esculent"

Biz patates diyoruz, Avrupa dilelerinin pek çoğunda da benzer kelimeler var, İspanolca’daki “patata”dan geliyor. Patatesin doğduğu yerde, Latin Amerika’da genelde “pata” ile başlayan kelimeler var, her bir türü için farklı tabi… Ancak slav dillerinde genelde “kartul” deniyor, wikipedia İtalyanca’dan geldiğini iddia ediyor. Kürtçe’de de “kartol” denmesi beni şaşırttı. Nitekim slav dilleri ile pek alakası yoktur Kürtçe’nin. Ninem bana bazen “poz kartol” derdi (patates burunlu), burnumun ucunun biraz toparlak olmasına binaen:) Patates sadece patates değil gerçekten!! Dünyanın en çok üretilen dördüncü yiyeceği. İlk üçü: Buğday, pirinç ve mısır… Latin Amerika’dan geldi, ama sanayi devrimi ve dolayısıyla modern dünya varlığını ona borçlu, çünkü bu kadar bol, ucuz ve aynı zamanda besleyici bir bitki olmamıştı. Nüfus artışı, bu nüfusun beslenmesi, insanların topraklarından atılıp sanayi için reserve labor haline gelmesi, kıtlıkların etkisinin azalması hep onun sayesinde oldu. Latin Amerika’nın

Biz kimiz?

Malum kemalistler, biz kaç kişiyiz, diye soruyorlar. Haklılar da, ne oldukları belli, sadece sayılarını merak ediyorlar. Peki sosyalistlere ne demeli? Onların ne oldukları belli mi? Bir açıdan evet, yüzlerce yıllık geleneğin temsilcileri olarak var bir sürü nitelikleri. Belki haddinden fazla… Peki sosyalistlerin somut, açık, herkesin anlayabileceğ, anlamasa da olumlu ya da olumsuz bağ kurabileceği bir kimliği var mı? Sanırım yok. O yüzden de, biz kimiz, diye sorma vakti… Express bir süre önce, Hrantın cenazesindeki kalabalığın fotoğrafına, biz nerdeyiz, sorusunu iliştirmişti. O da anlamlı bir soruydu. İki sene kadar once Ignacio Ramonet Fidel’le uzun bir röportaj yaptı ve bu yayımlandı. Röportajın en ilginç yanı Fidelin, bu yaşlı adamın, biz kimiz, sorusu üzerine son derece yenilikçi, cesur bir şekilde düşünmesiydi. Saplantıdan, sabit fikirlilikten, sekteryan takıntılardan eser yoktu… Hararetle tavsiye olunur…

Mustafa üzerine

Yeni Film, Sayı 17’den: "Can Dündar Atatürk’ü kendi anladığı biçimiyle anlatmak istediğini söylüyor. Herkesin kendi Mustafa’sı var, bu da benimki; en başta çocuklarımızın, gençlerimizin Atatürk’ü bir mit olarak değil, insani yönleriyle de tanıması, ve hatta onunla arkadaş olması lazım, diyor. 12 Eylül bizi Atatürk’ten soğuttu, onu tekrar kazanmamız lazım, diyor. “Peki neden Mustafa” sorusuna ise, Küba’da "Fidel" diye bağıran, liderlerine kendi ismiyle bağıran kalabalıklardan esinlendiğini söylerek yanıt veriyor. Castro Fidel olabiliyor, ama Atatürk’ten Mustafa çıkar mı? Soru bu. Önce Can’ın Mustafa’sına bakalım (o hiç Dündar olmadı ki, hep Can’dı zaten!) . Konu Mustafa, yani “insan Atatürk” olunca, çocukluğundan başlamak elzem. Böylece yıllardır resmi tarihin sustuğu yerde, Can başlıyor Mustafa’yı anlatmaya. Çocukluğunun bilmediğimiz yönlerine bir yorum getiriyor. Zaten bildiğimiz kısmı tevatürden ibaretti, Can biraz daha sofistike bir yorum yapıyor. Yetim, okuldan