Ana içeriğe atla

Kayıtlar

Aralık, 2011 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Portreler: Erdoğan ve Gül

Tayyip Erdoğan: Yeni rejimin ebedi şefi. Sonra dan milli şef de oldu. Müesses nizamcılar içinse ebedi Şeytan. Ne kadar parası olduğu çok tartışıldı ama bir neticeye varılamadı. Bilhassa yoksullar tarafından seviliyor, o yüzden bunun tartışılması normal. Zenginleri tabi ki seviyor, ama bunu Özal’ın aksine söyleyecek kadar şuursuz değil. Kendisi Kızıl Sultana özeniyor olabilir, ama Yavuz benzetmesi daha uygun. İki eksiği var: Saçlarını kazıtması lazım ve küpe takması. Benzetmeyi zorlarsak halifeliği ilanına da şunun şurasında çok kalmadı. Tayyip liseden sonra üniversiteye devam etmedi, çünkü hayatta yapacak daha önemli şeyleri vardı. Abdullah Gül: O gülümseyen yüz neleri saklıyor acaba? Fatih’in meşhur portresini akla getiriyor: Gül bir elindeki gülü koklarken, diğer elinde kamçısını tutuyor. Restoratör ve de milli şef olacak mı? 'Kilise' ile ilişkisi ne? Bunlar henüz cevaplarını arayan sorular. Soruların cevaplardan çok olması onu daha da ürkütücü yapıyor. Maha

Portreler...

Beşir Atalay Her ‘yeni bir demokrasi paketi geliyor’ deyişi, Züğürt ağanın babasının ‘karı isterem’ değişini hatırlatıyor. Sevimli ama gerçeklikten uzak. İlkokulu bitiremedi. Bülent Arınç Daha önce ‘konuşmayı biliyor’ demiştim, eklemeliyim ki ağlamayı ve ağlatmayı da biliyor. Zaten başka yapacak işi gücü olmayan ülke için bulunmaz hint kumaşı. Arap diyarları sakinleşene kadar bodrum katına kilitlenen Kürtlere de ağladı işte. Gözü yaşlı edebiyat öğrencisi, Beyazıt’ta muhafazakar çaycılarda takılır, elinde Sezai Karakoç. Kılıçdaroğlu Devlet dersinden pek iyi ile geçen devlet memuru. Dersim sorununa verilen ironik bir yanıt gibi. Taşra okulunun doğru Ahmet’i, ama sonra Ankaraya taşınınca kendini öğrenmeye kapattı. Yaşı hep 55. Biraz büyüseydi ögrenmeyi de öğrenirdi. AKP (tüzel kişilik olarak): ‘Mış’ gibi yapmayı bilen. Kürt sorunu 'yokmuş’ gibi yapıyor, ekonomi 'süpermiş’ gibi yapıyor, Ortadoğuda 'lidermiş’ gibi yapıyor… Güzel ve derinlikli sorunun spekülatif yanıtı

memur-şair

Hani bir adam var, Ankara’da oturuyor. Daireden çıkınca Sakarya’da hep takıldığı bir birahane var, işte orda bi kaç bira içiyor, sonra da sanırım eve gidiyor -bunu tam olarak kimse bilemedi- Yani bu aslında bi klişe ama Faruk abinin de gidip bizzat görüp tespit ettiği gibi böyle çok adam var. bunlar ekseriyetle tek başlarına oturup bira ve sigara içip, kalabalıkları izliyorlar. Önlerinde de bir küçük kağıt parçası mı var ne? Söylemeye gerek yok ki, bu adam şair aslında, yani şair derken şiir yazıyor, işte her gün olmasa da bazen bir ilham perisi iki yudum birasına eşlik ederse bir şeyler çiziktiriyor. Bu adam Siyasal Bilgileri bitirdi 12 Eylül’den sonra, şimdi Maliye’de müdür. Maliye’de olmasa da ona benzer bir yerde. Hatta ayıptır söylemesi parasını kendi cebinden çıkarıp verdiği bir şiir kitabı bile var.  - benim eski bir ev arkadaşımın böyle hayatta tek şiir kitabı basmış adamların kitaplarını toplamak gibi acaip bir merakı vardı. Bence böyle bi koleksiyon dünyanın hem en sıkıcı hem