Ana içeriğe atla

altyapı/üstyapı...

Medyada Ruşen Çakır ve Nurat Mert gibi isimlerin seslendirdiği argümanlar gitgide daha çok dillendiriliyor. Özkök’ün verdiği utangaç destek malum. Esasında, bu isimler toplumdaki parçalanmadan korkmakta çok haklılar. Kutuplaşma, anlayışsızlık, empati yoksunluğu şimdilik kürtlerin, çingenelerin ve biraz da solcuların başına patlıyor. Ama yarın o çıkan savaş baltalarının kime yöneleceği hiç belli değil.

Haklılar ama, bu tartışma bir yere gitmeyecek çünkü siyasette bir karşılığı yok. Toplumda bir karşılığı var mı? Bence var. Parçalanma kadar kafa karışıklığı da, inançsızlık da çok yaygın, herkes herşeyden kuşkulanıyor.

Çözüm ne bilmiyorum da, belli ki, ve şükür ki, askerin gelip düdüğü çaldığı zamanlar geçti, şimdi düdükleri askerin kafasına çalıyolar.

İlginç: Siyasetin havası 1950’leri çalıyor, altyapı 1960’ları istiyor. ‘60’lar, yani radikal bir gündem değişikliği. Ama kafa karıştıran değil, kafa açıcı cinsten…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Berlin'de Yeni ve Eski Dalga

Berlin’de bir hayalet dolaşıyor: Türkiyeli yeni diaspora. Sevdikleri biçimde söylersek New Wave-Yeni Dalga’cılar. Bir de eskisi var elbette. Daha doğrusu, New Wave kendine yeni derken, kendinden öncekilere de eski demiş oluyor. Yeni diaspora Almanya’ya "ben senin bildiğin Türklerden değilim” diyor. Yeni Dalga eğitimli, genç ve hırslı. Eski Dalga da gençti, ancak Türkiye’nin köylerinden gelen genç köylülerdi. Bir zamandan başka bir zamana geldiler. Kimse umursamadı ama zamanı sırtlarında taşıdılar. Eski Dalganın sırtında kocaman bir kambur var, dışarıdan bakan sadece kamburu görüyor. İçerden görünen ise, Sivas, Çorum ve Varto. Yeni Dalga, aksine, zaman değil, mekan değiştirdi. Türkiye’nin millenial kuşağı Berlin’de aynı zamanı yaşadıklarını düşündükleri çocuklarla komşu oldular. Biraz daha geriye gidersek Yeni Dalga Erdoğan’ın Türkiye’sini önce beğenmedi, sonra şöyle bir silkeledi (Gezi’de), sonra da siyasetin doğuda pek kibar bir şekilde yapılmadığını farkederek, Türk

Eagleton: Marx neden hakliydi?

Prens Charles “O korkunc Terry Eagleton mi?” diye sormustu. Korkunc Terry’den olumlu anlamda “korkunc” bir marksizm savunusu. Keyifli bir pazar aksami okumasi. Marks hakli miydi, sorusuna bence en iyi cevabi bir edebiyat profesoru verebilirdi zaten. Sarki dinler gibi okuyun… 

Ahmet Kaya: Vallahi biz dostu özledik!

Malumunuz, ya da değil tam bilemiyorum, ama Ahmet bilmem kaç sene evvel bugün gitti. Umarım gittiği yerde yüce gök elinden kırık sazını almayacak, Bahtiyar’la oturup rakı içip türkü söyleyecek, Nazlıcan ve Bedirhanla geçmiş günlerden, eski sevdalardan, eski kavgalardan söz edecekler ve bir zamanlar birer keklik olup üzerinden süzüldükleri dağları yukardan izleyecekler. Kuşku yok ki, Ahmet’in ruhu bu cehennemde olduğundan daha huzurlu olacak, sigarayı beş pakete çıkaracak ama içindeki çocuk artık eskisi gibi tedirgin olmayacak. Peki Ahmet Kaya kimdi? Numaralandırmaya olan naif merakımı mazur görürseniz, sanırım şunlardan her biri, ya da hepsiydi: Tartışmasız ‘78 devrimcisi abilerine aşık bi adamdı. O ilk başta gördüğünde yadırgadığı İspanyol paçalı, kendine ‘arkadaş’ diyen adamlar kalbinden hiç silinmedi, ve hatta denebilir ki, aşkın ve sokakların o coşkulu çocukları aklını yarım, kalbini ezik bırakıp bağzı atlara binip öylece gidiverdiler ve geride delirmemek için kendini paralamak