Ruşen Çakır’ın 90’ların başında yayınladığı solcu aydın ve politikacılarla söyleşilerden oluşan bir derleme kitap vardı: Sol Kemalizme Bakıyor.
Yanılmıyorsam orada Ertuğrul Kürkçü “nihayet sonuna geldik” gibi bir yorum yapıyordu kemalizm için.
İşin ilginci bu yorumu tekzip edercesine, aradan 7-8 sene geçtikten sonra 28 şubat geldi ve kemalizmin yeniden yükselişine tanıklık ettik.
Şimdi yine kemalizme yöneltilen bir haçlı akını var. Soru şu: Bu sefer gerçekten mi sonuna geldik?
Şöyle de sorabiliriz, bugun toplumun “zinde kuvvetler” kimler ve bunlar, yani gelecek 10-15 senenin politikasını şekillendirecek olanlar, su ya da bu nedenle kemalizme ihtiyaç duyacaklar mı? bugün defans konumunda kentli geleneksel orta sınıflar toplumun geri kalanına hitap etmenin bir yolunu bulabilecekler mi?
Üzerinde düşünmeye değer sorular.
Berlin’de bir hayalet dolaşıyor: Türkiyeli yeni diaspora. Sevdikleri biçimde söylersek New Wave-Yeni Dalga’cılar. Bir de eskisi var elbette. Daha doğrusu, New Wave kendine yeni derken, kendinden öncekilere de eski demiş oluyor. Yeni diaspora Almanya’ya "ben senin bildiğin Türklerden değilim” diyor. Yeni Dalga eğitimli, genç ve hırslı. Eski Dalga da gençti, ancak Türkiye’nin köylerinden gelen genç köylülerdi. Bir zamandan başka bir zamana geldiler. Kimse umursamadı ama zamanı sırtlarında taşıdılar. Eski Dalganın sırtında kocaman bir kambur var, dışarıdan bakan sadece kamburu görüyor. İçerden görünen ise, Sivas, Çorum ve Varto. Yeni Dalga, aksine, zaman değil, mekan değiştirdi. Türkiye’nin millenial kuşağı Berlin’de aynı zamanı yaşadıklarını düşündükleri çocuklarla komşu oldular. Biraz daha geriye gidersek Yeni Dalga Erdoğan’ın Türkiye’sini önce beğenmedi, sonra şöyle bir silkeledi (Gezi’de), sonra da siyasetin doğuda pek kibar bir şekilde yapılmadığını farkederek, Türk
Yorumlar