Ana içeriğe atla

Solcu aydınlar Öcalan'ı neden sevmezler?

  1. Aslında solcu aydınlar kimseyi öyle kolay kolay sevmez. Adaletli olalım, kendilerini de sevmezler.

  2. Öcalan politika yapar, kelimenin her manasında. Solcu aydın içinse ilkeler daha önemlidir.

  3. Köylüdür. Her ne kadar son zamanlarda durum biraz değiştiyse de solcular köylüleri pek sevmez.

  4. Solcular herkesi küçümserler, ama Kürt devrimcilerini biraz daha çok.

  5. Solcular kendi başarısızlıklarını Öcalan’a projekte ederler: Buna göre Kürdistan’da direnmek kolaydır.

  6. Aydınlar sert politikacı sevmezler, Öcalan da ziyadesiyle serttir.

  7. Öcalan özgüvenlidir, Murat Belge’yi arayıp da akıl ver demez. Ezilen ulus aydını haddini bilmelidir.

  8. Öcalan devletle masaya oturur. Solcular devleti sevmez. Azcık anlarlar belki ama sevmezler.

  9. Retorik farklılık vardır.Solcular geçmişi ve yenilgileri yüceltir, Öcalan’ın ise bunlarla pek işi yoktur.

  10. Solcular direnmeyi sever. Öcalan ise pragmatiktir (bkz 1999).

  11. Öcalan Ortadoğu’ludur. Solcular ise yüz yıldan fazladır batıya bakarlar.

  12. Öcalan teori yapar. Solcularsa Türkiyeli teorisyenleri sevmez, gidip geziyi Wacquant’a sorarlar.

  13. Öcalan marksist değildir. Solcuların da çoğu değildir, ama Marx’ı severler, toz kondurmazlar.

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Berlin'de Yeni ve Eski Dalga

Berlin’de bir hayalet dolaşıyor: Türkiyeli yeni diaspora. Sevdikleri biçimde söylersek New Wave-Yeni Dalga’cılar. Bir de eskisi var elbette. Daha doğrusu, New Wave kendine yeni derken, kendinden öncekilere de eski demiş oluyor. Yeni diaspora Almanya’ya "ben senin bildiğin Türklerden değilim” diyor. Yeni Dalga eğitimli, genç ve hırslı. Eski Dalga da gençti, ancak Türkiye’nin köylerinden gelen genç köylülerdi. Bir zamandan başka bir zamana geldiler. Kimse umursamadı ama zamanı sırtlarında taşıdılar. Eski Dalganın sırtında kocaman bir kambur var, dışarıdan bakan sadece kamburu görüyor. İçerden görünen ise, Sivas, Çorum ve Varto. Yeni Dalga, aksine, zaman değil, mekan değiştirdi. Türkiye’nin millenial kuşağı Berlin’de aynı zamanı yaşadıklarını düşündükleri çocuklarla komşu oldular. Biraz daha geriye gidersek Yeni Dalga Erdoğan’ın Türkiye’sini önce beğenmedi, sonra şöyle bir silkeledi (Gezi’de), sonra da siyasetin doğuda pek kibar bir şekilde yapılmadığını farkederek, Türk

Eagleton: Marx neden hakliydi?

Prens Charles “O korkunc Terry Eagleton mi?” diye sormustu. Korkunc Terry’den olumlu anlamda “korkunc” bir marksizm savunusu. Keyifli bir pazar aksami okumasi. Marks hakli miydi, sorusuna bence en iyi cevabi bir edebiyat profesoru verebilirdi zaten. Sarki dinler gibi okuyun… 

Ahmet Kaya: Vallahi biz dostu özledik!

Malumunuz, ya da değil tam bilemiyorum, ama Ahmet bilmem kaç sene evvel bugün gitti. Umarım gittiği yerde yüce gök elinden kırık sazını almayacak, Bahtiyar’la oturup rakı içip türkü söyleyecek, Nazlıcan ve Bedirhanla geçmiş günlerden, eski sevdalardan, eski kavgalardan söz edecekler ve bir zamanlar birer keklik olup üzerinden süzüldükleri dağları yukardan izleyecekler. Kuşku yok ki, Ahmet’in ruhu bu cehennemde olduğundan daha huzurlu olacak, sigarayı beş pakete çıkaracak ama içindeki çocuk artık eskisi gibi tedirgin olmayacak. Peki Ahmet Kaya kimdi? Numaralandırmaya olan naif merakımı mazur görürseniz, sanırım şunlardan her biri, ya da hepsiydi: Tartışmasız ‘78 devrimcisi abilerine aşık bi adamdı. O ilk başta gördüğünde yadırgadığı İspanyol paçalı, kendine ‘arkadaş’ diyen adamlar kalbinden hiç silinmedi, ve hatta denebilir ki, aşkın ve sokakların o coşkulu çocukları aklını yarım, kalbini ezik bırakıp bağzı atlara binip öylece gidiverdiler ve geride delirmemek için kendini paralamak