şimdi efendim, ayıptır söylemesi, biz demokrasiyi yeterince sindirmiş bir millet değiliz. idrak meselesi, ne yapalım ki girmiyor kafamıza. yani hatırlıyorum da, ilkokulda bizim sınıfta “kar”ı incelterek söyleyemeyen çocuklar vardı. sonra gene bir zamanlar bir öğrencim vardı. altı ayda sadece rasyonel sayılarda çarpma ve bölmeyi öğretebildim, payda eşitleme kafasına girmedi, o yüzden toplamayı beceremedi. olmayınca olmuyor. işte bizim millet de bu demokrasiyi kavrayamadı bi türlü.
gerçi diyebilirsiniz ki belki öğretmenler kötüdür, olabilir tabi, ama marx’ın dediği gibi eğitenlerin de eğitilmeye ihtiyacı var, ve onlar da gene bu aziz milletin bağrından çıkıyorlar. sonuçta bu yorum bizi fasit bir daireye götürür ki, bunun ne demokrasiye ne de cumhuriyete bir faydası olur.
şimdi dolayısıyla bu ikinci cumhuriyetçilerin senelerdir uğruna tonlarca mürekkep akıttıkları demokrasi davası çıkara çıkara bir ikinci kemalizm çıkarabildi. birincisinin pek çok açıdan simetriyi olan bu cumhuriyetin ömrü, allah gani gani versin tabi ama, çok uzun olmayacak gibi görünüyor. görünüyor diyerek tereddüt bildirdim, çünkü muhtemelen 1927 de istanbulda aşağı yukarı aynı soruyu soran birileri de olmuş olabilir. bilinemez tabi, bu da bir önceki gibi en azından bir 85 sene gidebilir, ve hatta artık 85. yılı bitince bütün il ve ilçelerimizde karların üstünde dansedilerek kutlamalar yapılabilir.
neticede, tarihte her kuşak öncekilerinin önünde olduğu için, bu sefer üçüncü cumhuriyet tezleri bir 50-60 sene beklemeyecek, önümüzdeki gün ve gecelerde her an duyabiliriz. kürşat bumin de, bu memlekete reform lazım ama bu pek reforma benzemiyor, dediyse çok bekmeyebiliriz.
bu üçüncü cumhuriyet dediğimiz hadisenin özü özeti, uzlaşma kelimesidir. toplumsal uzlaşma. çoğunlukcu degil, cogulcu demokrasi. ne asker ne cemaat. darbeye de şeriata da hayır. hesap sorma ama siyasi lince dönüştürmeme. tekel işçilerine haklarını verme. laiklerle, islamcılar uzlaşacak, kürtlerle türkler uzlaşacak, doğu ile batı kaynaşacak, işçiler haklarını alacak.
neden öyle olacak, çünkü bu millet her ne kadar demokrasiyi anlamasa da, genetik olarak uzlaşmadan yanadır. kavgayı gürültüyü sevmez!
bu üçüncü cumhuriyet tutar mı tutmaz mı bilemem, ama ben nuray mert’i mehmet altan’a tercih ederim. fark yeterince acık herhalde…
Berlin’de bir hayalet dolaşıyor: Türkiyeli yeni diaspora. Sevdikleri biçimde söylersek New Wave-Yeni Dalga’cılar. Bir de eskisi var elbette. Daha doğrusu, New Wave kendine yeni derken, kendinden öncekilere de eski demiş oluyor. Yeni diaspora Almanya’ya "ben senin bildiğin Türklerden değilim” diyor. Yeni Dalga eğitimli, genç ve hırslı. Eski Dalga da gençti, ancak Türkiye’nin köylerinden gelen genç köylülerdi. Bir zamandan başka bir zamana geldiler. Kimse umursamadı ama zamanı sırtlarında taşıdılar. Eski Dalganın sırtında kocaman bir kambur var, dışarıdan bakan sadece kamburu görüyor. İçerden görünen ise, Sivas, Çorum ve Varto. Yeni Dalga, aksine, zaman değil, mekan değiştirdi. Türkiye’nin millenial kuşağı Berlin’de aynı zamanı yaşadıklarını düşündükleri çocuklarla komşu oldular. Biraz daha geriye gidersek Yeni Dalga Erdoğan’ın Türkiye’sini önce beğenmedi, sonra şöyle bir silkeledi (Gezi’de), sonra da siyasetin doğuda pek kibar bir şekilde yapılmadığını farkederek, Türk
Yorumlar