Ana içeriğe atla

'yargi meselesi hallondu': Hakim beyden yarginin arkeolojisi

Orhan Gazi Ertekin’in kitabinin basligi bu. HSYK secimlerini odak aliyor ama daha genel olarak yargidaki iktidar degisimini analiz ediyor. Ertekin Demokrat Yargi Dernegi’nin eski esbaskani (Osman Can’la beraber) ve yeni baskani. Referandumda “yetmez ama evet”, dedi. Beypazari hakimi. Bunun otesinde ve bundan daha onemli olarak hakim bey olaylarin gobeginden bildiriyor.


Bence iyi bir politik analiz icin (Lenin’in degisiyle ‘somut durumun somut analizi’) uc sey gerekir:


a. aktorlere, onlarin konumlanislarina ve hareket alanlarina dair guncel bilgi.


b. aktorlerin olasi davranislari, egilimleri, yonleri vs. uzerine derinlemesine bir kavrayis. 


c. ve butun bunlarin anlasilabilmesi icin gerekli bir kuramsal cerceve, ki bu hikayenin catisini olusturuyor. Tabii, bunun icin biraz tarih bilgisi ve anlayisi sart. 


Ertekinin kitabi bu uc acidan da ziyadesiyle basarili. Kafa aciyor.


"Bizim" yani siyaseti egitimini solun icinde almis insanlar icin ekstra faydali oldugunu soylemek de mumkun: Cunku sol hep iktidar uzerine dusunur, ama iktidari bilmez. Iktidara uzak oldugu olcude onu fetislestirir de. Siyaset solcular icin giderek buyuk olcude kendi varligi uzerine dusunme eylemine daralir. Solun kurumlar, insanlar, gruplar, butun bunlarin ne yapmak isteyip istemediklerine dait gorusleri illuzyonlarin, kanaatlerin, izlenimlerin, korkularin, tepkilerin otesine zar zor gecer. Boylelikle ustelik Marx, ve Lenin gibi bu isin kitabini yazmis adamlarin takipcilerinin politikayi anlama cabalari yuzeysel kategorizasyonlarin, tarihsel kimi referanslarin otesine ancak sansa gecebilir. Elbet ornekleri vardir, ancak solun geneli acisindan kanaatimce vasat budur. 


Ertekin burada yarginin/iktidarin arkeolojisini yapiyor, ve boylelikle biraz olsun siyaset/iktidar somut elle tutulur birsey haline geliyor. 


Kitap bugun Turkiye’de olup bitenleri anlamak isteyenler icin olmazsa olmaz. Beypazari hakiminin eline saglik. 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Berlin'de Yeni ve Eski Dalga

Berlin’de bir hayalet dolaşıyor: Türkiyeli yeni diaspora. Sevdikleri biçimde söylersek New Wave-Yeni Dalga’cılar. Bir de eskisi var elbette. Daha doğrusu, New Wave kendine yeni derken, kendinden öncekilere de eski demiş oluyor. Yeni diaspora Almanya’ya "ben senin bildiğin Türklerden değilim” diyor. Yeni Dalga eğitimli, genç ve hırslı. Eski Dalga da gençti, ancak Türkiye’nin köylerinden gelen genç köylülerdi. Bir zamandan başka bir zamana geldiler. Kimse umursamadı ama zamanı sırtlarında taşıdılar. Eski Dalganın sırtında kocaman bir kambur var, dışarıdan bakan sadece kamburu görüyor. İçerden görünen ise, Sivas, Çorum ve Varto. Yeni Dalga, aksine, zaman değil, mekan değiştirdi. Türkiye’nin millenial kuşağı Berlin’de aynı zamanı yaşadıklarını düşündükleri çocuklarla komşu oldular. Biraz daha geriye gidersek Yeni Dalga Erdoğan’ın Türkiye’sini önce beğenmedi, sonra şöyle bir silkeledi (Gezi’de), sonra da siyasetin doğuda pek kibar bir şekilde yapılmadığını farkederek, Türk

vicdan

ahlak üzerine çok şey söylenmiştir herhalde, ve ben bu konuda çok da düşünmüş bir kişi değilim. ama şunun farkına vardım: ahlakın olmadığı yerde politika da olmaz. vicdanın olmadığı yerde en doğru söz gevezeliğe dönüşüyor. further readings: 1. Ramonet, “Castro ile Söyleşi” 2. Yıldırım Türker’in tüm yazıları 3. ‘48 Elyazmaları’ndan ilgili bölümler 4. Orhan Kemal’den bir iki öykü vs…

çocukken

Biz çocuktuk, televizyonda aydın güven gürkan konuşuyordu, ya da ercan karakaş ya da hikmet çetin ya da fikri sağlar, ne farkeder, o eski shpliler hep aynı değil miydi zaten? gür bıyıklı, aydınlık bakışlı, güleç yüzlü. güzel insanlardı sanki. çocuktuk ve bize öyle gelmişti. özalın hacıağa kılıklı, kırmızı yanaklı, göbekli, üç kağıtçi tipli bakanlarına (hasan celal güzel mi yoksa?) kıyasla shp’liler mahallenin akıllı uslu geleceği parlak çocuklarıydı sanki. çocukken bağdat’ı canlı yayında bombalıyorlardı biz kahvaltı ederken. özal o zamanlar pek sevilmiyordu. inönü vardı sonra ama ne olduğunu anlamamıştık, boyu uzundu ve garip şakalar yapıyordu. Biz cocuktuk ve sonra pazarları akşam sokakta top oynamaktan gelirdik, ama eve ödev yapmak için değil. bizimkiler izlenecek, sonra spor stüdyosu, sonra banyo ve ödevler yapıldı mı telaşıyla yatak. annemiz şimdiki anneler gibi değildi, ödevlerini yaptın mı diye sormazlardı? çocukken biz, odevini yapan yapardı, adam olacak çocuk olurdu, zorla güz