Ana içeriğe atla

jobulani daha mı yuvarlak?


nasa’nın yaptığı analize göre jobulani belirli bi noktadan sonra saçma sapan spinler atıyormuş. alın size dünya kupasının hikayesi!! çeyrek finale kadar gelen latinler dünyaya tekrardan periphery’nin gücünü göstereceklerdi ki, kader buna müsaade etmedi. top aniden yönün merkeze çevirdi ve bütün dünyaya tatsız bi çalım attı.

bu çalımı sindirmeye çalışadururken, kupadan bir iki not kaydedelim:

-gananın çocukları için üzülmeyen varsa kalpsizdir. gyan bütün afrikanın gözyaşlarını tek başına akıttı. haketmişlerdi, ama gayet iyi bildiğimiz gibi hakkın hukukun ayarı şu zalim dünyada fena halde bozulmuş durumda.

- ispanya orta sahada top mu dolastiriyo yoksa uzun bi siiri ince ince isliyo mu?

- almanya, göçmen ağırlıklı bir anti-almanya mı idi, yoksa almanlaştırılmış bir anti-göçmen hareketi miydi, ben anlayamadım?

- bi kupada da arjantin favori olmasın belki o zaman kazanırlar. poor boys!!!

-hollandanın ne oynadığını ben anlayamadım? anlayan varsa beri gelsin.

- bu kupa bana ilk kez abd’yi destekletti. tabi ki ingiltereye karşı!

netice: benim ahtapotuma bakarsanız kupayı uruguay “kazandı”, eğer suarez oynasaydı. ahtapotumun zaman algısı çok mu karışık? galiba öyle…


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Berlin'de Yeni ve Eski Dalga

Berlin’de bir hayalet dolaşıyor: Türkiyeli yeni diaspora. Sevdikleri biçimde söylersek New Wave-Yeni Dalga’cılar. Bir de eskisi var elbette. Daha doğrusu, New Wave kendine yeni derken, kendinden öncekilere de eski demiş oluyor. Yeni diaspora Almanya’ya "ben senin bildiğin Türklerden değilim” diyor. Yeni Dalga eğitimli, genç ve hırslı. Eski Dalga da gençti, ancak Türkiye’nin köylerinden gelen genç köylülerdi. Bir zamandan başka bir zamana geldiler. Kimse umursamadı ama zamanı sırtlarında taşıdılar. Eski Dalganın sırtında kocaman bir kambur var, dışarıdan bakan sadece kamburu görüyor. İçerden görünen ise, Sivas, Çorum ve Varto. Yeni Dalga, aksine, zaman değil, mekan değiştirdi. Türkiye’nin millenial kuşağı Berlin’de aynı zamanı yaşadıklarını düşündükleri çocuklarla komşu oldular. Biraz daha geriye gidersek Yeni Dalga Erdoğan’ın Türkiye’sini önce beğenmedi, sonra şöyle bir silkeledi (Gezi’de), sonra da siyasetin doğuda pek kibar bir şekilde yapılmadığını farkederek, Türk

vicdan

ahlak üzerine çok şey söylenmiştir herhalde, ve ben bu konuda çok da düşünmüş bir kişi değilim. ama şunun farkına vardım: ahlakın olmadığı yerde politika da olmaz. vicdanın olmadığı yerde en doğru söz gevezeliğe dönüşüyor. further readings: 1. Ramonet, “Castro ile Söyleşi” 2. Yıldırım Türker’in tüm yazıları 3. ‘48 Elyazmaları’ndan ilgili bölümler 4. Orhan Kemal’den bir iki öykü vs…

çocukken

Biz çocuktuk, televizyonda aydın güven gürkan konuşuyordu, ya da ercan karakaş ya da hikmet çetin ya da fikri sağlar, ne farkeder, o eski shpliler hep aynı değil miydi zaten? gür bıyıklı, aydınlık bakışlı, güleç yüzlü. güzel insanlardı sanki. çocuktuk ve bize öyle gelmişti. özalın hacıağa kılıklı, kırmızı yanaklı, göbekli, üç kağıtçi tipli bakanlarına (hasan celal güzel mi yoksa?) kıyasla shp’liler mahallenin akıllı uslu geleceği parlak çocuklarıydı sanki. çocukken bağdat’ı canlı yayında bombalıyorlardı biz kahvaltı ederken. özal o zamanlar pek sevilmiyordu. inönü vardı sonra ama ne olduğunu anlamamıştık, boyu uzundu ve garip şakalar yapıyordu. Biz cocuktuk ve sonra pazarları akşam sokakta top oynamaktan gelirdik, ama eve ödev yapmak için değil. bizimkiler izlenecek, sonra spor stüdyosu, sonra banyo ve ödevler yapıldı mı telaşıyla yatak. annemiz şimdiki anneler gibi değildi, ödevlerini yaptın mı diye sormazlardı? çocukken biz, odevini yapan yapardı, adam olacak çocuk olurdu, zorla güz